Mustafa Kalabalık'ın Köşe Yazısı
“Sari siyaset”e dair düşüncelerimi paylaşmadan önce, kısaca “sari” hakkında da hatırlatmada bulunmak gerek!
Öncelikle, bizim toplumuzun kelime olarak kullanıldığı yerlere, geleneklerine ve TDK’nda geçen arapça karşılığı ile “sari” ne demek, izninizle kısaca hatırlatmak, kendimce de yorumlamak isterim.
Sari; “Başkasına geçen, geçici. Eskimiş, Bulaşıcı, bulaşık (hastalık) olarak tanımlanmaktadır.
Halk dilinde sıklıkla, daha doğrusu kamusal alanda sıklıkla kullanıldığı anlam bütünlüğü içinde, “yıllara sari” olarak kullanılır.
Buradaki “yıllara sari” den kasıt, geçmişten geleceğe devam eden, devam edecek olan gibi de söylenebilir kanaatimce.
Öyle ki; genelde kamusal yatırım projeleri ve maliyetleri hakkında bu tür ifadeler kullanılmaktadır.
**
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim şekli her ne kadar değişik fiili durumlar, sözler ve eylemlerle yürütülse, sürdürülse de, henüz “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti”…
Ve demokratik devletin, demokrasi sürecinin vazgeçilmezleri de siyasi partilerdir.
Siyaset içerisinde halen, seçmenin oyları ile göreve getirilen “iktidar” ve “iktidar partisi” ne kadar demokrasiye uygun ise, “muhalefet” ve “muhalefet partileri” de o kadar demokrasiye uygundur…
Bu siyasal yaşam içinde, ülkemizin içinden geçtiği süreçte, özellikle referandum ile değiştirilen yönetim şeklimiz “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile, en azından şimdilik devam etmek durumunda.
Seçim galibiyeti ile iktidar sıfatını alabilmek, devletin yönetimine sahip olabilmek, yeniden devletin yönetim şeklini değerlendirerek belki de ve iddia edildiği gibi “Daha Güçlü Parlamenter Düzene” geçebilmek için, öncelikle mevcut sistem ile başarılı olunmak zorunda.
Dolayısıyla da %50+1 oy alabilecek siyasi parti ve partiler, eski düzende seçim sonrasındaki koalisyonlar gibi, yeni düzende seçim öncesindeki ittifaklara gebe…
Bunun gerekliğini, zorunluluğunu, gebeliğini yok saymak, çok anlamsız geliyor bana.
Ya da ağır eleştiri sahipleri başka hesaplar içindeler!
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüttüğü politika, ürettiği siyasal söylemler, zaman zaman gerçekleştirdiği eylemler, protestolar, bazı kesimlerin alışkın olduğu, bildiği(!), anladığı(!) gibi gerçekleşmeyince tepki de çekiyor.
Özellikle “Ulusalcı Kesim” denilen, “Kemalist” diye bilinen kesimlerde yer tuttuğu iddia edilen isimlerin tepkileri…
Bir bakıyorsunuz Yılmaz Özdil, bir bakıyorsunuz Barış Yarkadaş, bir bakıyorsunuz Can Ataklı, “üç beş uğruna” sözleri ile eleştirilerini de sürdürüyorlar muhalefete.
Açıkçası muhalefete de değil!
CHP ve Kılıçdaroğlu’na eleştiriler…
CHP ve Kılıçdaroğlu’ndan tam olarak ne istiyorlar anlamıyorum!
Biraz daha açıklarlar ise, açıkça yazar ve konuşurlar ise, yön ve yöntem ortaya sürerlerse, yapılmasını istedikleri eylem, protesto vs. örneği verirlerse, yani daha cesaretli olup da soyut eleştiri yerine, somut öneriler ortaya sürerlerse, sanırım daha faydalı olurlar…
Bir de, bir zamanların AK Parti’li ismi Akif Beki gibi düşünenler de var.
Akif Beki bakın ne diyor; “… İktidarın değirmenine su taşımayı reddeden muhalefet siyasetçisi, linç bile yiyor.
Kılıçdaroğlu, iki tarafın da hedefinde. Siyasi mücadeleye, din kavgası süsü verilmesine direniyor, çanak tutmuyor diye...
Taleplerinin altındaki bir tepki, şahin muhaliflerce kabul görmüyor, yeterli bulunmuyor. Onlar varken iktidarın da başka dosta ihtiyacı yok. Bu güveni hiç hayal kırıklığına uğratmadılar.
Muhalefet partileri, özellikle de Kılıçdaroğlu CHP’si, son 19 yıllık deneyimlerinden dersler çıkardı. Ama şahin destekçileri için aynı şeyi söylemek zor.
AK Parti, siyaseti niye "dindarlar din karşıtlığıyla çekişiyor" havasına sokma gayretinde!
Kolay seçim kazanmak için...
Eski CHP’nin sırtından defalarca tadını almış, damağında kalmış. İktidar, bu lüksten vazgeçemiyor.”
Yani “sari siyasetten nemalanmak” en kolay iş…!
**
İşte “Sari Siyaset”ten kastım da budur.
Herkesin değişmesini bekleyenler, siyasetin geldiği yerde eskileri yâd ediyorlar.
Bu dönem ile, Kurtuluş Savaşı mücadelesini veren, yeni bir devlet kuran Atatürk dönemini ve siyasetteki cesaretini kıyaslar oldular..!
Paradigma hatası bence!
Gömlek değiştirdiği iddiası ile gücü elde edenlerin yol arkadaşları, gömleklerini çıkardılar. Başka gömlekler giydikleri iddiası ile, hem de iki ayrı gömlek ile sahnede siyaset üretiyorlar.
Hala eski gömlek ile siyasette yer aldığını zannedenler ise, 2002 – 2014 sürecindeki “sari siyaset” sınırıylayız iddiasıyla toplumu ikna etmeye çalışanlar, siyasal yaşam mücadelesi veriyorlar…
Birçok kez dile getirmeye çalıştığım gibi, çok partili siyasal yaşamımızdaki “seçmenlerin oy tercihlerinin yönlerini, nedenlerini” değerlendirmeyenler(!), bu gerçekleri görmeyenler(!), CHP ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeyi sürdürüyorlar.
Bence sorun kişi sorunu asla değil!
Bence sorun Kılıçdaroğlu sorunu asla değil!
Sorun, “siyaset psikolojisi”nde!
Sorun, “seçmenin psikoloji”sinde!
Sorun, ısrarla ve inatla “sari siyaset” peşinde olanlarda…