Mustafa Kalabalık’ın Köşe Yazısı..
CHP üzerinden tartıştırılan(!) konu, Kılıçdaroğlu ve CHP tabanı(!) tepkileri..!
CHP’nin kurumsal kimliği ve kuruluş amaçları!
CHP’nin seçim kazanamama sorunsalı!
Bilmem kaç seçim kaybeden Kılıçdaroğlu’nun değişimi!
*
Kimse, Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuk yılından fazla köşelerinden kalkmadan yazılarını yazan, toplumu aydınlatan(!), akıl veren(!) kimselerin değişimini ve altlarındaki koltukların alınmasını, köşelerinden itelenmesini nedense gündeme almıyor..!
Hep sorun, hep akıl verme, hep değişim önerme!
Ama çözüm önerme yok!
Nelerin nasıl değiştirileceğini söylemek yok!
Sadece seçim(!) sonucundaki sayısal ve oransal sonuca göre ahkam kesme var.
Köşelerinden sallayanlar, toplumu bilinçlendirememiş(!), doğru yolu yordamı önerememiş(!) ama hiiiç köşelerinden vazgeçmek gibi niyet, düşünce, ibare yok!
Kalkın o köşelerden, gençlere, farklı fikir sahiplerine bırakın da görelim.
Belki sizlerin yapamadığını yenileri yapabilir.
Belki yeni köşe sahipleri sizlerden daha farklı ve etkili çözüm önerileri sunabilir ve seçmenin, vatandaşın, insanlığın bilinç, farkındalık katsayılarına sizlerden daha fazla faydalı olabilir!
Sonuçta sizlerde onlarca yıldır aynı köşelerden sadece atış yapıyorsunuz…
Kendinizi dinletemiyorsunuz!
Kendinizi ciddiye aldırtamıyorsunuz!
Ama hala anlamak istemiyorsunuz belki!
Soyut konuşup, soyut yazıp, “ben demiştim” demekten öte bir başarınız yok…!
Örneğin Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini, toplumun istemediğini söylediniz de, söylüyorsunuz da, bunları hangi verilere göre söylüyorsunuz?
Mesela kendini demokrat, merkezde (neyin merkezi ise?) gören seçmen kesimlerinin de, bir şekilde Kılıçdaroğlu’nu doğru isim olarak gördükleri, inandıkları için desteklediklerini neden kabullenemiyorsunuz?
Sizlerin önerdiği isimleri, hangi verilere göre daha doğru aday olarak görüyorsunuz?
Güvensiz gördüğünüz anket firmalarının sonuçlarına göre mi?
Örneğin 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde sizlerin kabul gördüğü Mahsur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu isimlerine oy verecekler kadar, vermeyecek insanlar da yok mu yani?
Bu değişim ve tercih farklılıklarına dair bir analiz, anket, çalışma mı yaptınız?
Bu kısır döngü, sizlerin de içinde bulunduğu, sizlerin de nemalandığınız, onlarca yıldır var olan düzenin değişmemesi üzerine kurulu olabilir mi acaba?
Yoksa sadece isim üzerinden değişim talebiniz dışında da, seçmenlerin neden tercihlerini değiştireceklerine dair düşüncelerinizi okurduk, dinlerdik…
1946 – 2024 yılları arasında, isimler değişse de, sandık sonuçlarına göre iktidar sahiplerinin toplumun tercihleri ile aynı istikametteki siyasi partiler ve kişiler arasında adeta sıra bendeci ve nöbet değişimi ile ülkeyi yönettiklerini(!) fark etmiyorsunuz sanırım…
Bu sonucun nedenleri üzerine değil de, sadece isimler üzerine siyaset(!) yapmaya devam mı edilsin yani…?
Yoksa aynı kafalar aynı köşelerinde kalmaya da devam ederlerse, bugün Kılıçdaroğlu, yarın İmamoğlu, sonrası Allah kerim, bir başka isim değişikliği talepleri ile ne güzel geçinip giderler.
Zaten aykırı(!) düşünceli olan aydın kesimlerin yaşama şansı da maalesef kalmıyor bu ülkede…
Sabahattin Ali (1948), Abdi İpekçi (1979), Çetin Emeç (1990), Turan Dursun (1990), Musa Anter (1992), Uğur Mumcu (1993), Metin Göktepe (1996), Ahmet Taner Kışlalı (1999), Hrant Dink (2007) ve şehrimizde de maalesef Güngör Arslan (2022) olmak üzere sadece toplumun ekseriyeti tarafından bilinen, tanınan isimleri dışında onlarca isim, farklı düşüncelerinden, cesaret ve cüretlerinden dolayı birileri tarafından öldürüldüler.
Bazı büyük(!) gazeteci ve köşe yazarları(!), muazzam başarılarıyla hala köşelerinden, sayfalarından akıl vermeye devam ediyorlar hala…
Bu da ayrı bir başarı!
**
Kaynak : https://www.tgc.org.tr/oldurulen-gazeteciler.html