Fatma Hale Yıldırım'ın köşe yazısı
İslâm medeniyeti birçok devlete ev sahipliği yapan ve sağlam kalelerinin ardında büyük bir insanlık mirası bırakan önemli bir bilim, kültür ve sanat merkezidir. Muhtevası okyanuslar kadar derin olan söz konusu medeniyetin ayak izlerini kendine özgü sanatında gördüğümüz gibi bilimsel gelişmelerde de görmek mümkündür. Bu anlamda İslam tıbbı çağları aşmış günümüze kadar ulaşarak pek çok tedavi usullerine zemin oluşturmuş ve etkiler bırakmıştır.
İslam tıbbının önde gelen isimlerinden biri de Şemseddîn-i Itâkī’’dir. Itâkī Batı dünyasından etkilenen ilk Osmanlı hekimi olarak bilinmektedir. Aslen Şirvanlıdır. Kuran-ı Kerimi hıfzetmiş bir hekim ve eczacıdır. IV. Murad Döneminde memleketi Şirvan’dan ayrılarak İstanbul’a gelmiştir. Şemseddîn-i Itâkī Türkçe bir anatomi kitabı olan Teşrîhu’l-ebdân’ı kaleme almıştır. Söz konusu eser, XVI. Yüzyılda modern anatominin kurucusu olarak kabul edilen Andreas Vésalius’un Fabrica adlı eserindeki resimlerle birlikte Ahmed İbn Mansur, Juan Valverde de Amusco gibi daha önceki yazarların resimlerine benzetildiğinden eseri oluştururken batıdan esinlendiği düşünülmektedir.
Burada izah etmek gerekir ki anatominin keşfi Galenos ile başlamış çeşitli dönemlerde ve İslâm âleminde dersler nispetinde vuku bulmuştur. Anatomi insan bedeninin kesip biçilerek detaylı şekilde incelenmesiydi ve bu dönemlerde diseksiyon (anatomizasyon-kesayır) organların bozulmaması için yalnızca kış aylarında yapılabiliyordu. Yeteri kadar kadavra bulunamadığından ise anatomizasyonun yaygınlaşması yüzyıllarca sürmüştür. 15. Yüzyıla gelince anatomi yaygınlaşmaya başladığı gibi insan anatomisi için daha fazla eserler yazılmaya başlanmıştır.
Şemseddîn-i Itâkī’nin Teşrîhu’l-ebdân adlı eserinden iki sayfa (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 1476, vr. 1b, 33a)
Itâkī’nin eserinde kas, iskelet, kan damarları gibi insan anatomisini içeren şekiller mevcuttur ve söz konusu şekilleri oldukça düzenli çizdiğinden müellifin, konuyla yakından ilgilenerek önem verdiğini bir kez daha bizlere göstermektedir. Teşrîhu’l-ebdân da çoğu eski tıp yazmalarında olduğu gibi (daha sonraları zaman zaman kaleme dökmek istediğimiz sair eserler) Allaha övgü ile başlanmış, asıl bölümlerde ise organları basit ve mürekkep olmak üzere iki ana gruba ayırarak detaylı şekilde açıklamıştır.
Söz konusu eser bizim tababet tarihimiz açısından önem arz etmekte ve anatomi bilgimiz Itâkî gibi önde gelen bilim adamlarının katkıları sayesinde gelişmeye devam ettiğinden müellif övgüyü hak etmektedir.
KAYNAKÇA
Kâhya, Esin (2022). Şemseddîn-i İtâķî’nin Resimli Anatomi Kitabı, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara.
Bahşi, İlhan, Mustafa Orhan, ve Murat Çetkin. “The Anatomy of Spinal Nerves in the ‘Teşrihü’l-Ebdan Min e’t-Tıb’ Written in the Fourteenth Century”. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi Ve Folklorik Tıp Dergisi 8, sy. 2 (Mayıs 2018): 133-37. https://doi.org/10.31020/mutftd.419223.
Şemseddîn-i Itâkī’nin Teşrîhu’l-ebdân adlı eserinden iki sayfa (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 1476, vr. 1b, 33a)