Fatma Hale Yıldırım'ın köşe yazısı
Mevlâna der ki, “İki parmağının ucunu iki gözüne koy. Dünyadan bir şey görebilir misin? Görmüyorsan bu âlem yok değildir. Görmemek ayıp ve kusuru, ancak nefsin uğursuz iki parmağına aittir. Sen evvelâ gözlerinden parmaklarını kaldır. Ondan sonra dilediğini gör. İnsan gözden ibarettir. Geri kalansa cesettir. Göz ise ancak gerçek dostu (yani Hakk’ı) görene denir.”
Bu yazımızda İslâm tıbbında göz ve göze dair hastalıklardan bahsedelim. Gözümüzü, gönlümüzü şerden korumak için. Göz, küçük bir et parçası belki ama âlemi biliyor, farkına varıyor. Baktığı her şeyde kalbe mesajlar veriyor. Bu sebepledir ki ortaçağ İslâm toplumunda göz hastalıklarına dair bir kaç kelam edelim istedim.
Çeşitli hastalıkların yaygınlaşmasıyla birlikte tıp, orta çağ İslam kültürünün merkezi bir parçası haline gelmiş, İslâm devleti sınırlarını genişlettikçe sair medeniyetlerden gelen kültürel ve bilimsel bilgiler özümsenerek devletin gelişmesine yol açmıştır. 750’lerden itibaren farklı dillerdeki eserlerin Arapça ’ya çevrilmesiyle ve yeni eserlerin kaleme alınmasıyla tıbbi bilgiler çoğalmaya başlamıştır.
Göz hastalıklarına dair yazılan eserlerden bazıları Yuhanna ibn Maseveyh'in Dağal el-Ayn’ı, söz konusu hastalığa (öftalmoloji) dair bilinen ilk kitabımızdır. Arapça olarak kaleme alınmıştır. Aynı müellife ait bir başka eser ise Ma' arifet Mihnat el-Kehhalin olup bu eser göze dair sorular üzerinden oluşmuştur. Huneyn ibn İshak'a atfedilen iki eser bulunmaktadır. Bunlardan biri Kitab -el-Mesa’il fi el-'Ayn bir diğeri ise Kitab el- 'Aşer Makâlât fi el-'Ayn’dır. Yazar ikinci eserinde gözün anatomisi ve görme ruhu üzerine bilgiler vermiştir. Ona göre, görmenin ruhu kalp ile de ilgilidir. Göz, kalbin öncüsü ve keşif kuvvetidir. Gördüğü her şeyi doğrudan kalbe iletir.
İbn-i Sina ise el-Kânun adlı tıp kitabında göze dair ilginç bilgiler verir. Ona göre alt göz kapağında kas bulunmamaktadır. Göz hastalıkları için ise kabak suyu reçetesini önermiştir.
Ali b. İsa tarafından ele alınan Tezkiretü’l-Kehhalin adlı eser katarakt ve şaşılık gibi hastalıklara dair bilgi vermektedir. Aynı zamanda müellifin İslam Dünyasında göz ameliyatlarında ilk anestezi kullanan hekim olduğu da bilinmektedir.
Osmanlı Devleti’nde ise önde gelen hekimlerden Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun resimli cerrahi kitabında, yani Cerahiyetü’l-Haniyye adlı eserinde göz hastalıklarına dair bilgilerin dışında gözün cerrahi müdahalesinde kullanılacak koter, kargı, katarakt iğnesi gibi aletleri de belirtmiştir.