Çetin Gürol Köşe Yazısı

Bugün sizlere akaryakıt fiyatları niye yükseliyor, doğalgaz ve elektriğe neden zam geliyor, ulaşıma tekrar zam gelecek mi diye bir konuyu aktarmayacağım.

Ya da yürüyüş yolu ne zaman bitecek, müteahhit kaçtı mı, bunun sorumlusu kim gibi bir konuyu da aktarmayacağım.

Yürüyüş yolunun genişletilmesi ile kent trafiği de ne olacak işin gerçeği umurumda bile değil.

Okullarımızda, hastanelerimizde, kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanan sorunları da aktarmayacağım.

Sizlere bugün çok sevdiğim bir kıssadan hisseyi aktararak, biraz düşünmeye sevk etmeye çalışacağım.

Herkes başını ellerinin arasına koysun ve bizi biz yapan değerleri nasıl yitirdiğimizi, gençlikten önce bizlerin nereye doğru evirildiğimizi düşünmelerini istiyorum.

Herkes sanki birbirine üç mektup bırakmış gibi, geçmişi kötüle, başarılı olanın yüzüne gülüp arkasından çaktırmadan ayağından aşağı çek, sonra da toplum nereye gidiyor diye de sorumluluğu üzerimizden atma telaşına gir.

Hâlbuki geçmişin üstüne yeni tuğlalar koyarak ilerleyince günaha girerler.

Güneş balçık ile sıvanmaz atasözünden de mi hiç ibret almıyorsunuz.

Onun için yaşananlardan hepimiz sorumluyuz.

En büyük sorun mu artık sevmeyi unuttuk.

Kusura bakmayın ama sevginin kutsallığının resmen ırzına girdik.

Biz birimizi sevmeye çalışmaz isek, emin olun ekonomi uçsa da, gayri safi milli hasıla 3-5 katlansa da sağlıklı bir nesil yetiş-ti-re-me-yiz. Bizlerde mutlu olamayız.

Lütfen kırlangıcın hikâyesini okuyalım ve ona göre köprüden önce son çıkışta olduğumuzu unutmayalım.

En başta da ben günahlarımı biliyorum ve emin olun aynı günahları işlememek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Sizleri Kırlangıç’ın hikâyesini bilmeyenler için paylaşırken, bilenlerinde ikinci kez hatırlatma dozu olarak okumalarını tavsiye ediyorum.

Kırlangıcın Hikâyesi…

Kırlangıcın biri bir gün bir adama aşık olmuş. Her gün pencerenin önüne gelir onu izlermiş.

Bir gün bütün cesaretini toplamış ve adama hey adam ben seni seviyorum uzun zamandır, seni izliyorum, demiş. Adam, "Saçmalama sen bir kuşsun ben ise bir insan durduk yere sende nereden çıktın?" diye bunu içeri almamış, pencerenin önünden kovalamış. Kırlangıç yine gelmiş, "Tamam seni hiç rahatsız etmeyeceğim, demiş sadece çok iyi dost olalım." Adam yine kabul etmemiş ve kovalamış. Kırlangıç tekrar gelmiş, "bak demiş, hava çok soğuk seninle çok iyi arkadaş olalım, beni içeri al soğukta donacağım. Sıcak ülkelere göç etmek zorunda kalacağım, lütfen beni içeri al." demiş. Adam yine almamış.

Kırlangıç çok üzgün bir şekilde başını önüne eğmiş ve gitmiş. Aradan çok zaman geçmiş, adam pişman olmuş. Yaz gelmiş, diğer kırlangıçlara sormaya başlamış; ama gören olmamış. Sonunda danışma ve bilgi almak için bilge bir kişiye gitmiş, olanları anlatmış. Bilge kişi demiş ki: "Kırlangıçların bütün ömrü altı aydır. Hayatta bazı fırsatlar vardır sadece bir kez elinize geçer; değerlendiremezseniz uçup gider.

Hayatta bazı insanlar vardır, sadece bir kez karşınıza çıkar; değerini bilmezseniz kaçıp gider ve asla geri gelmez. Dikkatli olun, farkında olun. Bir düşün bakalım acaba sen farkında olmadan bugüne kadar kaç kırlangıç kovaladın.

Çarşıdan eve gelirken yolda düşünüyordum, sizlere kek tarifi yazısı yazmaya karar vermiştim. Emin olun keklerimde bayağı beğeniliyor. Ancak güzel kek yapmakta önemli değil. Her şeyin başı sevgi ve saygı olmasından dolayı ve sevgisiz bir kekte damaktan mideye gidene kadar güzel olabilir. Onun için bugün sizlere böyle kıssadan hisseli bir hikâyeden yazı yazmayı uygun buldum.

Sağlıcakla kalın.