Ahmet Gökmen'in köşe yazısı

Önce DEM partinin bulunduğu belediyelere kayyum atayarak başlanan süreçte daha sonra CHP’li belediyelere uzanan soruşturma ve kayyum kararları hiç beklenmedik noktaya getirildi.

Avrupa da birçok ülke nüfusundan bile büyük Türkiye’nin en büyük Belediyesinin başkanına bu denli operasyon çekilme ihtimali halk nezdinde tahmin edilmiyordu.

Aslında İmamoğlu’nun bu sürece getirilmesi yolunda önemli adımlar ve ısındırma çalışmaları zaten yapılıyordu.

Hakaret davaları, üzerinden kıskaca alınmak istenmesi, daha sonra diplomasının iptali ve son olarak terör soruşturması ve ihaleye fesat karıştırma buna benzer soruşturmalar.

Hukuki boyutu….

Şimdi asıl mesele hukuki boyutu ile siyasi boyutu konusunda yaşanan çelişkilerin İmamoğlu’na yansımaları neler olacak ona bakmak lazım.

Daha da önemlisi, savcının ortaya koyacağı suç isnatlarının tam olarak gerekçeleri neler olacak onu görmeden bu soruşturmanın sürecine dair bir şey ifade etmek zor.

Ama kamuoyuna yansıyan meseleler üzerinden değerlendirme yapılacak olunursa, Diploma konusunda benim dinlediğim hukukçuların olaya bakışı ve daha önce alınan kararlar üzerinden yatay geçişin usulsüz olduğu ama sorumlu kişilerin yatay geçişi neden ve nasıl yaptığı sorgulanmadan İmamoğlu’na direk süreç yansıtılması siyasi bir karar diye ifade ediliyor.

Diğer konularda, örgüt lideri, terör soruşturması gibi meseleler sürecin devamında bekleyip göreceğiz.

Siyasi boyutu…

Bu konuda hem muhalefet hem de iktidar kanadı süreci kendi bakış açılarına göre değerlendirmekte.

CHP tüm sürecin bilinçli bir şekilde Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını engellemeye yönelik bir çalışma olarak görmekte.

İktidar kanadı ateş olmayan yerden duman çıkmaz, kimse dokunulmaz değildir diyerek sürece katkı veriyor.

Her iki tarafında bu soruşturma özelinde haklı olduğu konular olmasıyla birlikte, sürecin nereye evrileceğini gördüğümüzde her şey ortaya çıkacaktır.

Biz bu süreçleri daha önce de yaşadık yaşı yetenler bilir …

Benim şahsi fikrim süreç içerisinde İmamoğlu içeri girebilir, ve siyasi yasak getirilebilir.

Zira 1998'de Erdoğan'ı 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Erdoğan 4 ay hapiste yattı. Ayrıca ömür boyunca siyasette bulunması da yasaklandı. Bazı ana akım gazeteler o sırada "Erdoğan'ın siyasi kariyeri sona erdi" ve "Bundan sonra yerel vali bile olamaz." gibi manşetler attı.

Ve tüm süreçlerin arkasından Erdoğan yeni bir parti kurarak iktidara giden yollar açılmış siyasi yasaklı olmasına rağmen Deniz Baykal sayesinde tekrar ara Siirt seçimiyle milletvekili daha sonrada Başbakan oldu.

1998’de Erdoğan’ı hem siyasi yasaklı hem de tekrar siyasete geri dönmesini sağlayan irade ile Bugün İmamoğlu’na yaşatılan sürecin arkasında ki irade benim fikrimce aynı.

Bizim toplumumuz mazlum ve mağdur olanın her zaman korunması gerektiği mantığıyla İmamoğlun’a sahip çıkarak bu süreçten daha güçlü çıkmasını sağlayacaktır.

İmamoğlu bugün tutuklansa da siyasi yasaklı hale getirilse de günü geldiğinde gerekli müdahaleler yapılarak olması gerektiği noktaya getirilir.

Neden İmamoğlu bu sürecin baş kahramanı yapılmak isteniyor?

İktidar her ne kadar güçlü gibi duruyor olsa da artık Erdoğan yıprandı ve miadı doldu.

Şimdi onun yerine Erdoğan gibi birinin getirilmesi mağdur ve mazlum olması gerekiyor.

CHP ile AKP seçmenleri arasında kültürel farklılıklar yaşamsal farklılıklar olsa da İmamoğlu Profili ile Erdoğan Profili arasında siyasi açıdan pek fark yok.

Toplumun İmamoğlu figürüne entegre olması çok zor olmayacaktır.

Mevcut iktidar gidecekse onun yerini dolduracak aynı anlayışta birilerinin gelmesi her zaman arka plan şeflerin elini kolaylaştırır.

Bu sürecin üç ayağı var, iktidar kanadı, İmamoğlu ve Arka plan şefleri.

Sonuç olarak; soruşturmanın devamında süreç daha da sertleşerek istemediğimiz olaylara gebe olsa da Kazanan arka plan şefleri olacaktır.