Çetin Çıldır'ın Köşe Yazısı

Dünyanın gittiği yönü, kendi isteklerine göre yönlendirmek isteyen kişi ve gruplar hep olmuştur. Belirli bir gücü eline geçiren insanların, bu gücü sürekli kılmak adına bu tarz çabaların içinde olması anlaşılabilir bir durum.

Dikkatle izlerseniz yerel ölçekte bile bu tarz insanlara rastlarsınız. Güç vazgeçilmesi zor bir alandır. Sürekliliği için çok şey göze alınır. İşte müesses nizam, yerel ölçekte gözlediğiniz bu yapının dünya üzerinde organize olmuş halidir.

Hani 50-100-500 yıllık planlardan bahsediliyor ya, işte bu planları yapan gruplardan bahsediyoruz. Konuyu işleme amaçlarımızdan ilki, yaşadığımız coğrafyanın bu planların tam merkezinde olması.

Bu yapı ikinci dünya savaşı sonrası kurumsallaşmasını tamamladı. Birleşmiş Milletler, NATO, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları adı altında ülkelerde organize oldular. Kontrol ettikleri medya grupları üzerinden ülkelerde siyaseti dizayn ettiler.

Kontrolde zorlandıkları ülkelerde sokak hareketleri üzerinden KAOS oluşturma ise son dönemin modası. O da olmazsa DARBE dahil her teklife açıklar. Türkiye organizasyonları 1952 yılında girdiğimiz bu vesile ile tüm kurumlarımıza sızan NATO üzerinden yürüdüğü de artık biliniyor. Yaşanan tüm darbe girişimlerinde bu iz var.

Ekonomik operasyonlarını iş dünyasındaki elemanlarına yaptırdıkları da bilinen bir gerçek. Cemaat ve tarikatlar da ilgi alanlarının içinde…

Bu yazının asıl amacı ise son dönemlerde sıkça anlatılan ve herkesin anlamaya başladığı bu yapıyı analiz etmek değil. Bu konunun sıkça anlatılması başka bir sorunu ortaya çıkarmaya başladı. Yapının organizasyon ve plan yapma yetenekleri anlatıldıkça el altından direnilmesi mümkün olmayan bir yapı imajı veriliyor.

1990’larda plan sızdırıldı. Önce Irak sonra Suriye devamında İran ve Türkiye. Gerçekleşen ayaklarına bakıldığında verilen mesaj, bu planın önünde durmanın mümkün olmadığı…

Önce Irak ve Suriye’nin seçilme sebebi devlet ve millet bilincinin oturmadığı ülkeler olmasıydı. Bu plan bozulacaksa devlet geleneği olan İran ve Türkiye tarafından bozulacak. Her iki ülkenin ise temel sorunu toplumsal birlik. Bizim ilave sorunumuz ise iki yüz yıldır pompalanan güçlü batı kompleksi. Bu milletin orta ve uzun vadeli plan yapma yeteneği sorgulanabilir ancak yapılan planları bozma yeteneği sorgulanamaz.

Binlerce yıldır tarih sahnesinde önemli roller üstlenmiş, bin yıldır bu cadı kazanının merkezinde yaşamayı başarmış bu milletin yeni misyonu bu planları çöpe atmaktır.

SON SÖZ;

Amerikalı bir askerin Kore savaşı sırasında kaleme aldığı hatıraları ile devam edelim;

Bir tepenin üzerinde mevzilenmiştik. Türkler geldiler ve destek için tepeye yerleştiler. Biz Türkçe onlar İngilizce bilmediğinden konuşamıyorduk. Bir süre sonra Çinliler tepeyi kuşatmaya başladılar. Bizim komutanlar geri çekilmeyi konuşurken onlara baktık sanki piknik yapıyorlardı. Bir süre sonra çatışma başladı. Uzun bir çatışma yaşandı. Mermi bitmeye başlamıştı. Süngü taktılar. Ben bu zamanda süngü mü kaldı dedim. Taarruza geçtiler ve kuşatmayı yarıp geçtiler. O zaman anladım ki Türkleri kuşatıyorsanız tehlikede olan sizsiniz.

Trump’ın barış pınarı hareketinden bahsettiği, öğle yemeğine gider gibi savaşa gidiyorlar, dediği asker işte bu asker.

Bugünün dünyasında bu coğrafyada yaşayanların bilmesi gereken ise ne kadar plan yapılırsa yapılsın mutlak güç ve hüküm sahibi Allah (c.c) dır.