Ahmet AKÇAALAN'ın Köşe Yazısı

Erken seçime kitlendik.

Kiminle konuşsam tahminler havada uçuşuyor.

Sonuçlardan çok dikkatimi çeken bir konu var.

Milletvekili adayları konusunda kalite düşüyor.

Bu söylediğim yanlış anlaşılmasın.

Milletvekili olacak kişinin bir ağırlığı olmalı, bunu kastediyorum.

Daha donanımlı, daha liyakat esaslı isimler bekliyordum.

Sadece iktidar için değil bu söylediğim, bütün partiler için geçerli.

Aday adaylık konusunun çok basite indirgendiğine ve kalitenin düştüğüne inanıyorum.

Siyasi partilerin bir hatası da, çok aday var algısı için bu konuda özel çalışma yapmaları…

Tuttuklarını aday yapıyorlar.

Keşke nicelikte çok olacağına, nitelikli az başvurular olsaydı.

Kendimce Kocaeli’nde başvuruları dört gruba ayırdım.

1- Tepeden inme adaylar, (Ankara’dan gelenler)

2- Kadrolu adaylar, (Her dönemin adayları)

3- Ünvanlı adaylar, (isimlerinin önünde titri olanlar)

4- Teşkilatın bağrından çıkmış adaylar.

Son grupta olanları yıllarca teşkilatın yükünü çeken ama aday olduklarında olumsuz karşılananlar olarak yorumlayabilirsiniz.

Onlara sadece siz sahada çalışın deniliyor, bir şey istemeyin deniliyor.

Burada mevcut 11 milletvekilinin de bu durumu muhasebe etmesi gerekir.

Muhasebe ederken, kriter verdiği soru önergelerin sayısı olmamalıdır.

Bana göre başarılı milletvekili demek, çok soru önergesi veren demek değildir.

Gazetelere bakılır, danışman önerge yazar.

Senelerce böyle algı oluşturuldu.

Peki milletvekili nasıl olmalı?

Mehmet Zeynelabidin Efendi, Meşrık-ı İrfan Gazetesi’nde milletvekili olma kriterlerini açıklamış.

100 yıl önce milletvekili olma kriterleri:

- Milletvekili adayı, aday olacağı şehirde uzun süreli oturmuş, yaşamış olmalı, halkın mizacını iyi bilmeli. Bir şehirde oturmamış veya çıkıp gideli uzun zaman olmuş adamların bir kere iyi olup olmadığı bilinemez.

- Şehre yarayacak her türlü kanunu ve o şehir halkının saadetini icap edecek şeyleri düşünüp beğenmeye ve böyle bir araya toplamaya muktedir olmalıdır.

- Devletin şan ve şerefini düşünmeyecek kadar cahil olmamakla birlikte, sefih de olmamalıdır. Çünkü, kendi malı kendine teslim edilemeyen sefih bir adama bu gibi vazife verilemez.

- Hükümetin kanunsuz ve haksız işlerini yüzüne beraber söylemek hususunda kimseden korkup çekinmez ve ölmekten bile kaçınmaz, dünya için kimseye müdane etmez olmalıdır.

- Parayı görünce her şeye boyun eğecek kadar bağrı yufkalardan ve parayı çok sevenlerden olmamalıdır. Yoksa milletin menfaati zayii olmak ihtimali ziyadeleşir ve memleketi açık açık uçuruma sürükler.

- Memuriyetini muhafaza etmek ve başka bir menfaatini korumak için şuna buna yüzsuyu dökmüş (ağlamış), kendisine haksızlık edenlere göz kırpmış, kendisi haksızlık etmiş olmamalıdır.

- Rüşvet almış, para ile onun bunun hakkını satmış, mahvetmişlerden de olmamalıdır.

- Halk içerisinde zulmü, işkencesi olanlardan olmamalıdır.

- İki sözlü, ikiyüzlü adamlar da milletvekili olamaz.

- Şunun bunun ayıbını arayan, daima iki kişi arasındaki gizli sırları anlamaya çalışan, hiç yoktan tertip türetenler de aday gösterilmemelidir.

- Milletvekilliği bittikten sonra kendini idare edecek bir işi veya zenginliği olmayanlar da aday gösterilmemeli. Çünkü, bu özellikleri olmayan kişiler hükümetin ayıbını örtüp boyun eğmeye mecbur kalırlar.

Ne kadar güzel özetlemiş.

Şimdi her aday kendisini sorgulasın.

Şu ben olmazsan diyenlere zaten Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Listelere girecek ya da çıkacaklar olabilir. Kimse ben yoksam AK Parti yok demesin, herkes çalışmaya başlasın” cümlesi ile cevabını veriyor.

Umarım 24 Haziran seçimlerinde listelerde bu kriterlere dikkat edilir.

Ne diyelim…