SBÜ Teknoloji Geliştirme Bölgesi Sağlık Teknokenti Teknopol İstanbul bünyesinde çene kemiği ileri derece erimiş hastalara özel diş implantı yapılması için yaklaşık 2 sene önce çalışma başlatıldı.
Bu kapsamda doktorlar ve mühendisler birlikte çalışarak hastalara özel 3 boyutlu yazıcıyla titanyum alaşımından diş implantı üretmeyi başardı.
Yüksek teknolojiyle üretilen implantlar, kamu, üniversite ve özel hastanelerdeki yaklaşık 70 hastaya uygulandı.
SBÜ Teknoloji Geliştirme Bölgesi Sağlık Teknokenti Teknopol İstanbul Genel Müdürü Dr. Orhan Çömlek, AA muhabirine, Cumhurbaşkanlığı kararıyla kurulan Teknopol İstanbul'un kuruluş amacının sağlık alanında AR-GE'yi desteklemek olduğunu söyledi.
Teknopol İstanbul'da üretilen ürünlerden birinin ileri seviye çene problemleri için geliştirilen yerli ve kişiye özel implantlar olduğunu belirten Çömlek, "Bu implant firması klasik seri üretim yapanlardan çok farklı. Kendi geliştirdiği, tasarım ve marka tescilli, AR-GE'ye dayalı ürünlerle çalışıyor. Üniversite hocalarımızla birlikte proje geliştiriyor, çene cerrahlarıyla işbirliği yapıyor. Görüntüler üzerinden kişiye özgü implantları tasarlıyor, üretiyor ve sahada uygulanmasını sağlıyor. Bu, tamamen mühendislik kurallarına uygun bir süreç ve ciddi uzmanlık gerektiriyor." ifadelerini kullandı.
Çömlek, bu tür firmaların sadece ekonomik değil, nitelikli insan kaynağı açısından da ülkeye katkı sağladığını vurgulayarak, "Bu firma genç mühendisleri alıp onlara hassasiyet isteyen tasarım ve uygulama süreçlerini öğretiyor. Yani hem yüksek katma değerli ürünler üretiyor hem de yüksek katma değerli insan yetiştiriyor. Bu nedenle biz bu tür firmaları sadece desteklemiyor, aynı zamanda ülke için stratejik olarak da çok önemsiyoruz." şeklinde konuştu.
"Hastaya ameliyatla aynı seansta sabit damak protezi takılabiliyor"
Proje Koordinatörü Metalurji ve Malzeme Mühendisi Alper Erken de çalışmanın temelinde sabit diş protezi kullanamayan, ileri düzey kemik erimesi yaşamış bireylere kalıcı çözüm üretme amacı olduğunu anlattı.
Çalışmanın daha önce çene kemiği ve kafatası kemikleri için özel implantlar üzerine yaptıkları AR-GE'nin bir devamı niteliğinde ortaya çıktığını bildiren Erken, özellikle sabit protez kullanmak isteyen ancak çene kemiği ciddi şekilde erimiş olan hastalar için yeni alternatif oluşturduklarını kaydetti.
Erken, çalışmada hedef grubun, greft ya da klasik implant tedavileri başarısız olmuş, ileri kemik kaybı yaşayan bireyler olduğunu vurgulayarak, "Hastalar genellikle hareketli total damak proteziyle yaşamlarını sürdürmek zorunda kalıyorlardı. Biz ise çene kemiği üstüne eyer gibi oturan, ağız içinde sağlı sollu çıkışları olan, kişiye özel tasarlanmış implantlar geliştirdik." dedi.
AR-GE hazırlıklarına 6 yıl, Teknopark AR-GE projesine yaklaşık 2 yıl önce başladıklarını, üretilen implantların yaklaşık 70 hastaya uygulandığını aktaran Erken, şöyle devam etti:
"Öncelikle hastadan medikal tomografi alıyoruz. Hasta, tomografi görüntülerinde görülebilir özel bir protezle taramaya giriyor. Böylece hem yumuşak doku kalınlığını hem de olması gereken diş pozisyonlarını net şekilde görebiliyoruz. Bu veriler, özel tasarım yazılımlarla 3D modeller haline getiriliyor, hastaya özel tasarımla ve titanyum alaşımlı tozlardan metal yazıcılar kullanılarak üretiliyor. Kullanılan teknoloji sayesinde hastaya ameliyatla aynı seansta sabit damak protezi takılabiliyor ve hasta yumuşak dokusunun iyileşmesiyle birlikte katı gıda alımına başlayabiliyor. İmplantın en büyük avantajlarından birisi de budur."
"Ameliyat süresi 40-45 dakikaya kadar indi"
Titanyumun doku dostu bir malzeme olduğunu ve kemiğe entegrasyonunun yüksek olduğunu vurgulayan Erken, tasarımın önceden planlanmış olması sayesinde ameliyat süresinin 40-45 dakikaya kadar indiğini söyledi.
Erken, her hastanın kemik yapısı, yaşı, cinsiyeti ve anatomik özellikleri farklı olduğu için kişiye özel implant tasarlandığını dile getirerek, "Alt çenede sinir hattına dikkat ediyoruz, üst çenede sinüs boşluklarına. Bazen elmacık kemiği, bazen nazal yan duvarlardan destek alıyoruz. Eyer gibi oturan bu sistemler mini vidalarla sabitleniyor. İmplantlar hem estetik hem de fonksiyonel fayda sağlıyor." diye konuştu.
Projenin tamamen yerli ve milli imkanlarla geliştirildiğini belirten Erken, "Türk mühendisler, hekimler ve danışman hocalarımızla birlikte çalıştık. Pandemi süreci projeyi biraz yavaşlattı ama nihayetinde başarıyla tamamladık." dedi.
Alper Erken, sistemin uygulamasının ağız, diş ve çene cerrahisi alanında uzman hekimlerce gerçekleştirildiğini anlatarak, kamu ve özel hastanelerle işbirliği yaptıklarını kaydetti.
"İmplantlar, cerrahi olarak sabitleniyor, sonrasında üzerine sabit protez yerleştirilebiliyor"
Proje İş Geliştirme Müdürü Dr. Metin Gürsan ise çalışmanın yerli kaynaklarla geliştirildiği bilgisini paylaştı.
İleri düzey kemik kaybı olan hastalar için sabit protez yapılmasının klasik yöntemlerle mümkün olmadığını anlatan Gürsan, "Bu ürün, total protez kullanamayan, çene kemiği çok erimiş ve klasik implant uygulamalarının başarısız olduğu vakalar için tasarlandı. Çene kemiğinin uygun bölgelerine eyer gibi oturan bu metal implantlar, cerrahi olarak sabitleniyor ve sonrasında üzerine sabit protez yerleştirilebiliyor." şeklinde konuştu.
Gürsan, tasarım sürecinin hekim ve mühendislerin ortak çalışmasıyla yürütüldüğünü aktararak, kişiye özel tasarlanan implantların 3D metal yazıcılarla üretildiğini ve steril edilerek cerrahlara teslim edildiğini kaydetti.
Ürünün yurt dışındaki benzerlerine kıyasla çok daha uygun fiyatlara üretildiğini vurgulayan Gürsan, "Yurt dışında çok yüksek maliyetlerle yapılan bu tür implantlar, Teknopark avantajları sayesinde burada çok daha ekonomik fiyatlarla üretilebiliyor. En büyük farkımız ise bu ürünü tamamen kendi mühendis ve hekimlerimizle geliştirmiş olmamız. Bu hem sektörel bir gurur hem de ekonomik bir kazanım." ifadelerini kullandı.
"Yüksek kalitesi ve düşük maliyeti sayesinde sağlık turizmine de katkı sağlayabilecek"
Dr. Gürsan, implantların kamu hastaneleri ve üniversitelerde de yaygınlaştırılması gerektiğine işaret etti.
Üniversitelerde bu alanda çalışanların ürünün teknoparklarda üretildiğini ve başarıyla hastalara uygulanabildiğini bilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Gürsan, şunları kaydetti:
"Uygulayan her kurum hem kendi sistemine katkı sunar hem de ülkeye döviz kazandırır. Ürün yüksek kalitesi ve düşük maliyeti sayesinde sağlık turizmine de katkı sağlayabilecek. Bugün Avrupa'da çok yüksek maliyetlerle yapılan bu uygulamalar, Türkiye'de bu sistem sayesinde çok daha ulaşılabilir hale geliyor."