FİYATLAR DEĞİŞTİ, SOKAKLARDAKİ KOKU DEĞİŞMEDİ

Kocaeli’de 2025’in ilk aylarında simit fiyatları sessiz sedasız ama etkili şekilde değişti. Geleneksel 100 gramlık İzmit simidi 15- 20 TL’ye kadar yükseldi. Sokak satıcılarıyla fırınlar arasında fiyat farkı oluşunca, konu kısa sürede yerel gündeme oturdu.

Kocaeli Ticaret Odası ile Fırıncılar Odası devreye girdi, yapılan toplantılar sonucu fiyatlar dengelendi: fırınlarda simit 14 TL, sokak satıcılarında ise 15 TL’den satılacak. Bu karar hem üreticiyi hem de vatandaşı nispeten memnun etti ama sokaktaki ses değişmedi: “Bizim çocukluğumuzda üç simite bir öğün geçerdi. Şimdi bir tanesini alıp paylaşır olduk.”

Buray konseri depremin ardından ertelendi Buray konseri depremin ardından ertelendi

Simit (2)

SİMİT SADECE EKMEK DEĞİL, HAFIZA

Kocaeli Fırıncılar Odası’na göre fiyat artışlarının sebebi belli: un, susam, maya ve enerji maliyetleri. Ama halkın derdi başka. Çünkü simit sadece un ve susamla yoğrulmuş bir şey değil. O, sabah saat sekizde okula koşan çocuk, deniz kenarında çay içen emekli, ofis koridorlarında acıkan bir memur için ortak bir hatıra. Ve belki de tam bu yüzden, fiyatı ne olursa olsun, kimse kolay kolay vazgeçemiyor ondan.

İZMİT SİMİDİ DİĞERLERİNDEN NEDEN FARKLI?

Simit Türkiye’nin her yerinde satılıyor ama her şehir kendi tarzını yaratmış durumda. Ankara simidi kıtır ve bol susamlı, İzmir gevreği adeta çıtır bir kabuk, Samsun simidi tok bir hamur... Ama İzmit simidi? O, her şeyden biraz ama hiçbir şeye tam benzemiyor.

İzmit simidi daha ince, daha az susamlı ve mutlaka taş fırında pişiyor. Hamur yoğrulup şekil verildikten sonra, sulandırılmış üzüm pekmezine ve kavrulmuş susama batırılıyor. Ardından odun ateşiyle ısınmış taş fırına giriyor. İşte tüm fark burada başlıyor.

Ve işin aslı: İzmit simidi hâlâ endüstriyelleşmedi. O, hâlâ fırıncı ustalarının sabahın 5’inde yoğurduğu, 3’te ateşi yaktığı bir gelenek.

TARİHİ BİR LEZZET: İZMİT SİMİDİ

Bu simit, tarihi de beraberinde getiriyor. Osmanlı döneminde 1812’de Seyyid Halil Paşa’nın vakfiyesinde simitçilerden söz ediliyor. Cumhuriyet döneminde ise 1936’da Ahmet Gül’ün açtığı fırınla birlikte İzmit simidi resmiyet kazanıyor.

2019’da ise Kocaeli Ticaret Odası’nın girişimiyle “İzmit simidi” coğrafi işaretle tescillendi. Artık o sadece sokakta satılan bir halk yiyeceği değil, koruma altına alınmış bir kültür ürünü.

Simit (1)

PAKET DEĞİL HİKÂYE SATIYOR

Bu simidin bir tarif kitabında değil, kentin belleğinde yeri var. Öğrenci harçlığından, işçiye molada yenene, çayın yanına eşlik edene kadar... Herkesin bir “simit anısı” vardır.

Bir fırıncının dediği gibi: “Simit zamlandı ama biz taş fırınımızı değiştirmedik. Çünkü bu halk, kokusundan bile tanıyor gerçek simidi.”

TÜRKİYE GENELİNDE SİMİT: ÇAYA YAKLAŞTI

İzmit, sadece yerel değil; ulusal bir simit tartışmasının da içinde. İstanbul’da 20 TL’ye dayanan simit fiyatı, Ankara’da 17,50 TL’ye ulaştı. Antalya, Denizli, Bursa gibi birçok şehirde fiyatlar benzer şekilde yükseldi. Ticaret Bakanlığı, fahiş fiyat uygulayan işletmelere karşı denetimler başlattı.

Ancak İzmit simidi, bu fiyat yükselişine rağmen hem geleneksel üretimini korudu hem de kültürel kimliğini kaybetmedi. İşte onu diğerlerinden ayıran da bu oldu.

Simit (1)-1

SONUÇ: BİR HALKA, BİR HİKÂYE

2025 yılında bir simit, sadece açlığı bastıran bir gıda değil; bir şehir hatırası, bir geleneğin somut hali olarak hâlâ taş fırından çıkıyor. Zam geldi, fiyat yükseldi ama simit, hâlâ çayın yanında, sokak tezgâhında, okul önünde…

Belki artık herkes alamıyor ama herkesin anılarında hâlâ o susam kokusu var.

İzmit simidi…
Bir halka değil sadece.
Bir dönemin sabahı, bir çayın yoldaşı, bir tarihin taş fırından bugüne uzanan sesi.

Muhabir: Uğur Ulusoy