Niyazi Cebeci’nin Köşe Yazısı..
Bir millet, imanı ve ahlâkı ile yaşar.
Bir milletin, güçlü kuvvetli olması her şeyden önce imanının ve ahlâkının güçlü olmasına bağlıdır.
İmanı ve ahlâkı güçlü olmayan milletler yıkılır gider.
Kendisine yüz çevirenin bile rızkını veren Allah, kendine yönelene neler vermez ki!
Neresinden bakarsanız bakın, bariz bir şekilde, toplumsal bir çıkmazın, anafor bir girdabın içindeyiz.
Yollarımız gönüllere değil de, labirentler gibi karanlık dehlizlere gidiyor.
Sevgi dilini kullanıp, birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz.
Her geçen gün aramızdaki sosyal mesafeler, uçurumlar büyüyor.
Akrabalık, komşuluk ilişkilerimiz neredeyse yok olmak üzere.
Bu durumlara sahi, biz ne ara geldik.
Nasıl bir yapı bizi bu durumlara getirdi!
Ahlâkçılık anlayışımız Türk ahlâkı ve müslümanlık inancından meydana gelmiştir.
Gel gör ki şimdiki ölçü bu değil.
Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir.
Boş kafalı insanlar makam sahibi olunca, O makamın kendisine her çeşit kudret ve liyakatı sağladığını sanırlar.
oysa ki seçilen insanlar toplumun huzurunu, adaletini güvenliğini sağlamakla mükellefdir.
Ben seçildim oldu bitti diyemez!
Herkes bulunduğu, yaşadığı yerde adil dürüst olmalıdır.
Adaletin olmadığı yerde huzurda, berekette olmaz.
Acilen bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkarak fabrika ayarlarımıza dönmeliyiz.
Yoksa bizi korkunç toplumsal devrilmeler bekliyor.
Ha gayret diyerek, birbirimizi anlamaya çalışarak, kalbi duygularla yeniden gönül bahçemizde sevgi çiçeklerini yeşertelim.