Toplum içinde yaşayıp da strese girmeyen var mıdır acaba?
Stres ve stresör nedir?
İnsanda “kaygı, gerginlik yaratan ve rahatsız eden her şey” bir stres etmeni olarak tanımlanır.
Stresin kaynaklarının ise; “Bireysel Stresörler”, “Sosyal Stresörler” ve “Fiziki Çevre Stresörleri” olarak üçe ayrıldığını görüyoruz.
Stres kaynaklarından olan sosyal stresörler konusunda ve sosyal bilimlerin her insan için öngörüde bulunduğu bazı konulardan bahsetmek istedim bugün.
Eee toplum gergin, stresli, güvensiz ve umutsuz.
Tuzu kurular hariç!
Hepimizin yaşamlarımız içinde karşılaştığı, toplumdan dışlanmışlık, ötekileşmişlik, önemsizlik hissi ile kaplanmamıza sebep olan, bazı insani tavır ve davranışlar oluyor.
İş hayatındaki mobingler, dengesiz ve adaletsiz uygulamalar, ücretler vs vs...
İnsanların, öncelikle kendisine, ailesine ve geleceğine dair hedefler koymamasından kaynaklanan, yaşadıkları sosyal ortamlarındaki hoşnutsuzlukları, mutsuzlukları ve ümitsizliklerinden, yine en başta kendisi ve ailesi olmak üzere çevresindekilere karşı “amaçsızlık” duygularıyla yaşamaya başlarlar.
Ne yapacağını, nereye gideceğini, kimi dinleyeceğini bilmek bir yana, yemeden içmeden kesilir ve tüm olumsuzlukların kendisine hücum ettiğine inanır, karanlık bir yolda elinde ışık olmadan giden birisi gibi yaşam sürerler..
Bir de “büyük” dediği insanların, yöneticilerin, siyasetçilerin umursamaz tavırlı üslupları olunca, iyice moralsizliğe ve ümitsizliğe yönelir, sebebini bile ölçümleyemeden strese mahkum olurlar..
Bu olumsuzluklar, bir zaman sonra sosyal hayattan uzaklaştırmaya, “yabancılaştırmaya” kadar varır.
İçin için fesatlık, ümitsizlik, nefret duygularıyla kendilerini beslemeye, etrafındaki herkesi kendisine karşı düşmanmış gibi görmeye, herkesin kendisiyle sorunu olduğunu var saymaya, bu düşüncelerinin doğruluğuna en başta da kendisi inanmaya başlar.
Bir zaman sonra en yakınlarıyla ilişkilerinin bozulmasına, hatta “aile içi sorunlar” yaşanmasına, sağlıklı bir yaşantıdan giderek uzaklaşılmasına, sadece büyükleriyle ilişkilerinin değil, küçüklerle de arasının açılmasına, çocukları var ise onlarla arasındaki iletişimin, karşılıklı sevgi, saygı ve güvenin azalmasına sebep olmaya başlar.
Sonrasında da “yaralayıcı sosyal ilişkiler”in başlangıcı ve devamı ile gelecek hakkındaki olumsuz duygu ve düşüncelerinin şiddetlendiğini görürüz.
Öyle ki tüm yaşantısı, olumsuzlukların hep kendisinin peşinde olduğundan, şanssızlıktan, kaderinin kötü olduğundan şikayet etmeye, kendisini toplumdan dışlanmış hissetmesi ile giderek ümitsiz bir hal almaya başlar…
Hepimizin bilmesi ve yürekten inanması gereken bir gerçek!
Karamsarlık yaşam kalitemizi düşürür!
Bu durum sadece sosyal hayatına değil, iş yaşamına da sirayet etmeye başlar bir zaman sonra..
İş tatminsizliği, işyerindeki mutsuzluk ve huzursuzluklarının başlaması, belki de işinden olmasına ve sonuçta da mali durumunun bozulmasına doğru gider.
Sadece bu kadar mı?
Elbette ki hayır!
En önemlisi de bunca sorun yumağının neticesinde insanın sağlığında sorunlarının başlamasına sebep olmaz mı?
Kaçınılmaz sonuç, insan sağlığının giderek kötüleşmesidir.
Nihayetinde de; ‘İnsan önce para kazanmak niçin sağlığını kaybeder, sonra sağlığını kazanmak için parasını’…
Doğan Cüceloğlu, “Savaşçı” kitabında, sizin üzerinize düşecek, sizi uyandırmak için çabalayacak arkadaşları; “kişinin huzursuzluğu, mutsuzluğu, gerginliği, sıkıntısı, depresyonu onu uyandırmaya çalışan önemli dostlarıdır” diye tanımlar…
‘İnsanlar mutlaka sosyal roller içinde bulunacaktır ve sosyal roller içinde yaşamını sürdürecektir.
Önemli olan, bu sosyal rollerin ona empoze mi edilmiş, yoksa kendi istemi ile mi bu sosyal rolleri yüklenmiş olduğudur.
Bazı insanların hayatları onlar için kararlaştırılır, onlarda kendilerine düşen rolleri, kendilerine söylendiği gibi oynarlar.
İşte buna “ikinci elden yaşamak” denir.’
“Sıradan olmayan insan; her şeyi üstesinden gelinmesi gereken bir öğrenme fırsatı olarak görürken, sıradan insan her şeyi, ya şükredilecek, ya da küfredilecek bir şey olarak görür.” Don Juan
Siz siz olun, çok para kazanmak, mevki makam sahibi olabilmek uğruna, sağlığınızdan, dostluğunuzdan, kişiliğinizden ve insanlığınızdan asla ödün vermeyin..
Geçici hevesler, anlamsız, değersiz ve önemsiz hiçbir şeye hak ettiğinin fazlasını vermeyin.
Ne paranızı, ne zamanınızı, ne ilginizi ne de sevginizi…
Gerçek ve samimi dostlar edinmeye çalışın.
Stresi ve stresörleri farkına varın!
Ona göre yaşayın..
Ne kadar becerebilirsek artık..!