Çetin Gürol'un köşe yazısı

Kelimelere nasıl başlayacağımı inanın bilmiyorum.
Kolay değil en az 25 yıla yaklaşan bir dosttan ayrılmanın sızısı yüreğimde.
Bizim mesleğin en kötü yanı herkes sızlansa da, üzülse de, kahrolsa da bizler olayları anında fotoğraflamak veya görüntülemenin derdine düşeriz.
Belli bi zaman sonra da vefat haberleri bizler için normal hayatın akışı içerisinde bir olguymuş gibi gelir. Ancak eve gittiğimizde gün içerisinde yaşadığımız tüm olumsuzluklar gözümüzün önünden geçerken, hüzne boğuluruz.
Anlayacağınız bizim meslek dışındakiler önce bizler ise sonrasında bu duyguyu yaşarız.
Ancak Serkan Borlak'ı kardeşimin vefat haberini bayram gezmesine Mersin'e gittiğim ancak hastalandığım için yorgan döşek yattığım çekyatta aldım.
Dedim 1 Nisan geldide birisi şaka mı yapıyor. Sonra içimden böyle şaka mı olur. Olsa olsa eşşek şakası bu dedim.
Sonra bir kaç telefon ile bir kaç irtibat sonrası haberin doğru olduğunu öğrenince kahroldum.
Halbuki biz 2000'li yıllarda birlikte Milliyetçi Hareket Partisi, Refah Partisi, Türk Eğitim Sen, Memur-sen diyerek akşam vakitleri ordan oraya koşar, bazen programlar çakışınca haberleri paylaştırır ve sonra Türk Basın Birliği'nin lokalinde buluşup haberleri toplardık.
Daha dün gibi hatırlıyorum o anları.
Ben eğlenerek işimi yapmayı severim.
Onun içinde en çok takıldığım arkadaşım Seko'ydu.
Tek ayrıştığımız nokta sigaraydı.
Hiç kimse için kötülük düşünmez, kim çağırsa koşa koşa giderdi. Mesleğe yeni başlayan arkadaşlara destek olur, kendine has fotoğraf çekmesi ile sayısız kare çektiği için zaman zaman muhabirlere haberin yanında birde fotoğraf verirdi.
İşte öyle bir kardeşimi kaybetmenin acısı ile bu satırları yazıyorum.
Birlikte Türk Basın Birliği'nde ve Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti'nde görev yaptık.
Bizim dönemimizde duayyenlik bu kadar kolay kazanılmıyordu.
Meslek büyüklerimizi gördüğümüzde saygıda kusur etmez, haddimizi bilirdik.
Serkan kardeşim duayenlerin haricinde kendinden küçük meslektaşlarına da birşeyler öğreteyim, sorunları varsa çözüm bulayım derdinde olan biriydi.
Önce ben değil, önce başkaları derdi.
Sevdi evet sadece sevdi. Hemde çok sevdi.
Sorunlarını anlatmaz, kendi içinde yaşardı.
Bir keresinde sevgili kardeşim Gönül Efe ile Sekoyu sıkıştırdık ve bu konuda sorunu sağ olsun Gönül kardeşim çözdü.
Çünkü o bizim sorunlarımıza koşulsuz koşardı.
İşte öyle bir adam artık aramızda değil.
Cenaze namazında katılıma baktığımda vefanın İstanbul da bir semtin adı olduğunu bir kez daha anladım.
Halbuki öyle il başkanları, sendika başkanları ve belediye başkanlarına haberleri ile destek olmuştur ki, anlatamam.
Şimdi tabi işiniz yapacaksınız diyebilirsiniz. Ancak Sekom birileri gibi arka kapıdan avantalı işlere girmez kuru asgari ücret maaşıyla kendinden vererek yapardı.
Dedim ya Seko ile anıları yazsak sayfalar yarılanır.
Ona vefasızlık yapanları Allah'a havale ediyorum. Her kimse ne yaparsa mutlaka bu dünyada da yaşattığını yaşar. Mekanın cennet olsun kardeşim.
Cenazesine katılarak hocanın sorusuna cevap verenler gibi sadece 3 sefer değil, yüzbinlerce kez, iyi bilirdik seni kardeşim, senden razıyız. Rabbimde razı eylesin.
Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağolsun.
Seni her zaman bir avuç kalsakta yad edeceğiz.