Türkiye’nin günlerce tartıştığı Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıçlı yemin etmesini Bugün Kocaeli Gazetesi olarak yeni parti kurma hazırlığında olan Yavuz Ağıralioğlu’na sorduk. Ağıralioğlu, “Askerin tabiatında Atatürk'e bağlılık vardır. Askerler, asker oldukları için havaya kep atacak durumda değiller. Kılıç sallayacak durumdalar. Bunların tabiatında da bu vardır.” İfadelerini kullandı.

Özel Röportaj, Türkiye günlerce tartıştı. Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıçlı yemin etmesine ilişkin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  " 'Kılıçları kime çekiyorsunuz? Bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil. Süratle temizleneceğini" ifadelerini kullanmıştı. Bugün Kocaeli Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Akçaalan, gazetemize özel röportaj veren yeni parti kurma hazırlığında olan Yavuz Ağıralioğlu, “Kılıç çekme tartışması hakkında siz ne düşünüyorsunuz” sordu. Ağıralioğlu, “Askerin tabiatında Atatürk'e bağlılık vardır. Askerler, asker oldukları için havaya kep atacak durumda değiller. Kılıç sallayacak durumdalar. Bunların tabiatında da bu vardır. Cumhurbaşkanlığının tabiatında ne vardır?” ifadelerini kullandı.

İşte Yavuz Ağıralioğlu’nun Bugün Kocaeli’ye verdiği o röportajın ikinci bölümü;

-Her parti kendisini bir konumda tanımlıyor. Önümüzdeki süreçte nasıl bir yol haritası çizeceksiniz? Yeni partiyi nerede konumlandırıyorsunuz?

"TARİHİ ŞAHSİYETLER ÜZERİNDEN BİLEK GÜREŞİ YAPARAK MEMLEKETTE YÜRÜNECEK YOK KALMADI"

"Merkezinde millet olan bir siyaset. Bu kadar... Eğilim derler, eğilim demeyi çok severler. Dört eğilim demeyi çok severler. Milli görüş ama merkezinde milli görüşün lokomotif olduğu her eğilimin olduğu derler, Türk milliyetçileri 70 şube, müslümanlar, dindarlar bu kadar şube falan demeyi severler. Biz memleketin geçen 22 yıllık iktidarını doğru muhasebe ettik. İdeolojik kavgaya zaman yok. Kimlik siyasetine artık memlekette artık takat yok. Kimlik siyasetini memleketimiz kaldıramayacak. İdeolojik kamplaşmalar üzerinden medet umarak, mezhep, meşrep ya da din tartışarak, tarihi şahsiyetler üzerinden bilek güreşi yaparak memlekette yürünecek yok kalmadı.

"KENDİNİ TÜRK MİLLETİNE AİT HİSSEDEBİLEN HERKES BİZDEN BİZ DE ONLARDANIZ"

Devlet yönetmek bir cihette çok kolaydır. Hizmetine talip olduğunuz milletin değerleri üzerinde tepinmekten vazgeçerseniz, milletin ortak değerlerine saygısızlık etmeden, yaşayabilmeyi, yaşatabilmeyi başarabilirseniz, kendinize yakın bulduğunuz tarihi şahsiyetler etrafında yığılıp sizin dünyanızda uymadığını düşündüğünüz adamlara sövmekten vazgeçerseniz memlekette siyasette basit olarak memleketin sorunlarını çözebilecek bir siyasi mesuliyetle birleştirebilirseniz oluyor. Şahsiyet siyaseti, kimlik siyaseti yapmayacağız. Farklılıklara vurgu yapan, farklılıklardan medet uman bir siyasi kavganın içine düşmeyeceğiz. O yüzden partimiz, amblemimiz bu şemsiyenin altına sığabilen, kalbi memlekete yetebilen, ben bu vatana aitim diyebilen, müslim-gayrimüslüm, dindar-laik, modern-gelenekçi ne varsa kendini Türk milletine ait hissedebilen herkes bizden biz de onlardanız. 

"SİYASETİN EN BÜYÜK YÜKÜ ADAB-I MUAŞERET NOKSANLIĞIDIR"

- Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıçlı yemin etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

"Türkiye'de siyasetin en büyük yükü siyasi adab-ı muaşeret noksanlığıdır. Her mevzuda siyasi bir gerilim oluşturarak siyasi bir avantaj kollamak siyasetin çok uzunca zamandır benimsediği bir unsur haline geldi. Maden kazaları oldu biliyorsunuz grizu patlamaları... Cumhurbaşkanımız kamuoyunu teskin etmek için zaman zaman kullanır bunu. Der ki, 'Maden kazalarında bu tür patlamalar madenciliğin tabiatında vardır. Mesela askerlerimiz sınır bölgelerinde vatan beklerler, şehit olurlar. Cumhurbaşkanımız kamuoyunu teskin etmek için der ki mesela, 'Askerliğin tabiatında şehit olmak vardır.' Tersanelerde iş kazaları olur. Cumhurbaşkanımızı şöyle derken görürsünüz, 'Tersanelerimizin tabiatında bu işler vardır.' 

"ASKERLER ASKER OLDUKLARI İÇİN HAVAYA KEP ATACAK DURUMDA DEĞİLLER"

Askerin tabiatında Atatürk'e bağlılık vardır. Askerler, asker oldukları için havaya kep atacak durumda değiller. Kılıç sallayacak durumdalar. Bunların tabiatında da bu vardır. Cumhurbaşkanlığının tabiatında ne vardır? Mesela her şeyin tabiatını biliyor cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanlığının tabiatında ne vardır? Memleketin birliğini temsil etmek. Mesela cumhurbaşkanımız niçin başkomutandır? Devleti kuran iradeyi temsilen Mustafa Kemal Atatürk başkomutandır. Dolayısı ile cumhurbaşkanlığı makamındaki başkomutanlık hususiyeti Mustafa Kemal Atatürk'ten kalmıştır cumhurbaşkanımıza. Cumhurbaşkanımız da aslında Atatürk'ün kendisine bırakmış olduğu bu vatan üzerindeki bu mesuliyet hattında aslında aynı yerde, teğmenlerle aynı mesuliyet hattındadır. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığının tabiatında olanı doğru anlayabilirse herkes bunlar siyasi tartışma konusu olmaktan çıkıyor. 

"ASLINDA MEMLEKETTE KAMPLAŞMA YOK"

Cumhurbaşkanının tabiatında memleketin birliği vardır. Memleketin birliğini temsil etmek vardır. Kendisine oy veren, oy vermeyen herkesin temsilcisi olmak mesuliyeti vardır. 'Benim partim, benim partililerim değil. Benim milletim, benim devletim' vardır. Tabiatı bunun üzerine konumlandırabilirse bu tartışmaların hepsi son bulacaktır. Aslında memlekette kamplaşma yoktur. Siyasi adab-ı muaşeret noksanlığı vardır. Zaman zaman cumhurbaşkanımız yumuşar. Hikmetinden sual olunmaz, yumuşamaya karar verir. Durduk yere yani. Tebessüm etmeye, şaka yapmaya karar verir. Millet de şaşırır. Devlet Bey bu işleri daha nadir yapar. Yani hikmetlerinden sual olunmaz. Zaman zaman tebessüm etmeye, ara sıra şaka yapmaya karar verirler. Yaptıkları şeylerden sonra memlekette bir rahatlama, nefeslenme, eski zamanlar gibi mi oluyoruz gibi birtakım beklentiler oluşur. Niye oluşur bunlar basit adab-ı muaşeretten. Siz birazcık memleketin hizmetine talip olduğunuz bu mevkileri, kendi partilinizin, kendi siyasi tavrınızın, fikrinizin tapulu malı gibi görmeyip, milleti, devleti emanet gibi görürseniz o devlet ve millet üzerinde yaşayan herkesi emanet gibi görürsünüz. O adab-ı muaşerete özen gösterirseniz memlekette bir kamplaşma olmadığını görürsünüz. Ben memlekette bir kamplaşma olduğunu düşünmüyorum. 

-Siyasette bugün gelinen noktada parti ve parti liderlerinin uslubunu nasıl buluyorsunuz? Sizin nasıl bir siyasi diliniz olacak?

"SADECE ÜSLUP DÜZELSE PEK ÇOK ŞEY SORUN OLMAKTAN ÇIKACAK"

Mesela şöyle düşünün; Tayyip Bey partili bir cumhurbaşkanı. Ama böyle değil de şimdi tarif etmeye çalışacağım gibi bir cumhurbaşkanı. Dese ki, 'Arkadaş partili cumhurbaşkanlığı gibi bir sistem kurduk ama ayıptır, biz herkesin cumhurbaşkanıyız.' Cumhuriyet Halk Partisi'ne ansızın gitse, randevusuz. Dese ki, 'Arkadaşlar nasılsınız, ne yapıyorsunuz? Zaman zaman böyle münakaşamız falan oluyor. Nedir durumumuz, nasıl bakıyorsunuz bize?' Millet birden karşısında cumhurbaşkanını görse memleketteki kamplaşma yumuşar mı? Yumuşar. Örneğin Devlet Bey, İYİ Parti'ye gelse. Dese ki, 'Arkadaşlar, nasılsınız, iyi misiniz, ne yapıyorsunuz? Biz ara ara kızıyoruz birbirimize ama nihayetinde memleketin geleceği için çalışıyoruz. Var mı bizde gördüğünüz eksik, kabahat, kusur?' Memlekette kamplaşma diye bir şeyden bahsedebilmenin imkanı kalır mı? Memlekette sadece üslup düzelse, usul, yordam düzelse memleketin sorun diye yaşadığı pek çok şey sorun olmaktan çıkacak. Muhalefeti de bu mevzuda biraz itham ederim.