“Çayın da derdi vardır değil mi?
Ateşler içinde yandığına göre,
unutulduğunda soğuduğuna göre,
bekledikçe acıdığına göre vardır bir derdi.
İyi geceler…”
Bu okuduğunuz cümleler İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’a ait.
Gece sosyal medyada gezinirken denk geldim.
Ve bu paylaşım üzerine birkaç bir şeyler yazmak istedim.
Çay…
Bir bardak içinde kaynayan, soğuyan ve bekledikçe acılaşan o koyu sıvı, hayatı anlamlandırmak için felsefenin suskun kalamayacağı bir metafor olarak önümüzde duruyor.
İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkan'ın paylaştığı bu basit ama derinlikli tespit, insan hayatının diyalektik doğasını çayın dönüşümünde buluyor: yanmak, soğumak ve acılaşmak.
Her şey bir “ateşle başlar.” Biraz kaynarız, biraz yanarız. İnsan, hayatta neye dokunsa bir şekilde ateşe maruz kalır. Tutkular, kaygılar, acılar…
Hep bir yanma, bir dönüşüm süreci.
Her şeyin ilk hâli, bir ateşin üzerinde kaynayarak kendisini bulmasıdır.
***
Çay, kaynadıkça “çay” olur.
İnsan da yanmadan olamaz.
Ne büyük bir ironi: İnsan, ateşe yaklaştıkça daha çok kendisi olur; duygularıyla, yaralarıyla ve tutkusuyla. Fakat bu yanışın bir sınırı vardır. Sonsuz bir ateş, çayı da insanı da tüketir.
Sonra, hayatın kaçınılmaz soğuması gelir.
Unutulmak…
Bir köşede bırakılan çay gibi, insanoğlu da zamanla unutulmaya mahkûmdur. Çayın soğuması, aslında ilgisizliğin bir tezahürüdür. Bir varoluşun değersizleştiğini hissettiği o an.
Yaşanmış olan her şeyin hafızadan silindiği, göz ardı edildiği, bir köşeye bırakıldığı zaman…
Soğumak, terk edilmenin ve değer yitimlerinin ince sızısıdır.
Zaman, her şeyi yavaşça bir kenara iter; çayı da, insanı da…
***
Ve beklemek…
Beklemek, insan için nasıl bir sınavsa çay için de öyledir.
Bekleyen çay, acılaşır.
İnsan da bekledikçe acılaşır…
Sabır dediğimiz o erdemin içinde biriktirdiğimiz hayal kırıklıkları, sonunda dili yakan o buruk tat gibi hayatımızda yer eder.
Bir hayalin gerçekleşmesini, bir sevginin yeşermesini, bir şeylerin “olmasını” bekleriz. Ama kimi zaman beklemek, sonuçsuz kalır.
Hayatın acı yüzü burada baş gösterir: Beklemekle zenginleştiğini sandığımız şey, aslında daha da tatsız hâle gelir. Çayın acılaşması, insanın içsel çürümesidir; beklentinin yüküyle biçimlenen bir tükeniş.
Türkan’ın “vardır bir derdi” ifadesi, aslında bu sürecin bir hülasasıdır.
Çayın bir derdi vardır, çünkü insanın da derdi vardır.
Hayat, yanmakla başlar, soğumakla durağanlaşır ve beklemekle acılaşır. Bu döngüde herkesin bir hikâyesi, bir yarası ve bir sıkıntısı vardır.
Kimse, bir bardak çayı içerken bu derinliği fark etmez ama o çay, hayatın ta kendisidir.
Geceye “iyi geceler” demek…
Bu, bir kapanış değil, bir içsel teslimiyettir.
Gece, her şeyi örtüp sessizleştiren bir örtüdür.
Çay gibi beklemekten acılaşmış insanların, yarım kalmış cümlelerinin sonuna konan bir nokta gibidir. Bu "iyi geceler," aynı zamanda bir sükûnettir; yanmayı, soğumayı ve acılaşmayı bir anlığına unutan ruhun, geceyle yaptığı barış anlaşmasıdır.
Ve hayat, bir bardak çay gibi...
Bir süre kaynarsınız, sonra soğursunuz, sonunda da beklerseniz acılaşırsınız.
Ama her şeye rağmen, “vardır bir derdi” diyoruz; çünkü bu, insan olmanın kaçınılmaz döngüsüdür.
Yazının bu kısmına kadar olaya felsefe yaklaşımıyla baktım…
Şimdi bir de politik açıyla bakalım.
Ne demişti Türkkan:
“Çayın da derdi vardır değil mi?
Ateşler içinde yandığına göre,
unutulduğunda soğuduğuna göre,
bekledikçe acıdığına göre vardır bir derdi.
İyi geceler…”
***
Peki şimdi gelelim asıl soruya.
Türkkan neden böyle bir manidar paylaşım yaptı.
Neyin sinyalini verdi?
Kendisinin de sorunları olduğunu mu ima etti?
Biraz çözümlemek gerekirse İYİ Parti’de işler sanırım pek iyi gitmiyor.
Yoksa bu dönem Türkkan’ın İYİ Parti’deki son dönemi mi?
Sıkıldı mı milletvekilliğinden?
Ya da partisinden yana dertli mi?
Eğer Kocaeli’ye gelirse bir çayımı içmeye bekliyorum Lütfü Bey’i…
Kentimize dair hayalleri, projeleri varsa oturup konuşur, gazetemiz aracılığı ile de kent kamuoyunu bilgilendiririz…
Geleceğini haber verirse taze demlenmiş çay ikram ederim.
Acılaşmadan yudumlarız çaylarımızı…
Taze çay tadında sağlıklı ve huzurlu günler dileği ile…