Bir önceki yazımızda İslam’da liderlikten bahsetmiştik. Bu konunun yalnızca benim için çok önemli değil milletçe üzerinde düşünmemiz gerektiği için de önem arz ettiğine inanıyorum. Bu sebeple İslam’da liderliğin ne olduğu kadar lider vasıflarını da anlatmaya gayret edelim.
İster hizmetçi ister koruyucu olsun, Müslüman bir lider etkili olmak için belirli güç temellerini kullanabilir. İslam gücün varlığını kabul eder ancak gücün kullanımı için bilgi, maddi ve manevi kaynakların doğru kullanımını önerir.
Gücün doğru kullanımı liderin otorite, yönetim ve adalet yeteneğini gösterir.
Diğer yandan, Müslüman bir lider Allah'ın ve Peygamberinin emirlerine uygun hareket etmeli ve güçlü bir ahlaki karakter geliştirmelidir. Bu ahlaki karakter, dört manevi gelişim aşamasından geçer. Bunlar; iman, İslam, takva ve ihsandır. Her aşama Müslüman liderin davranışını etkiler ve yaratıcıyla arasındaki bağı güçlendirir.
İman, liderin yaptıklarından sorumlu olup kaçmayacağı anlamına gelirken İslam imanın meyvesidir ve lider kendini önce Allah’a sorumlu olarak görür. Bu sorumluluğun bir hesabı vardır. Hesap verme sorumluluğu (Allah korkusu) takvadır. Takva sahibi liderin zihin dünyası ve tüm eğilimleri İslam’ı yansıtacaktır. Takva Allah korkusu iken ihsan Allah sevgisidir. İhsan sahibi lider, her eyleminde yaratıcının sevgisini kazanmaya çalışır ve daima gözlendiğinin bilinciyle hareket eder.
Günümüzde liderliğin yolu ne yazık ki bu aşamalardan geçmiyor. Hata varsa ortada en büyük pay bize düşüyor. Toplum olarak hizmetkâr-lideri makamlara hapsedip ve ulaşılamaz hale getirdiğimiz için ne derdimiz dinlendi ne davamıza sahip çıkıldı, bırak işlerimiz yolunda gitmeyi sürdürülemez hale geldi. Derdimiz hiçbir zaman tenkit değil iyileştirmek oldu. Refah içinde yaşarken kaybettiklerimize de sahip çıkalım isterim. Ve isterim ki birileri bağırırken diğerleri hangi dünyaya kulak kesilmişse sağır olmasın bize de katılsın.