Fatıma Nur Uçar'ın köşe yazısı
Sosyal medyaya girdiğimde,salon programlarına katıldığımda durup bakıyorum. Kimler ne peşinde ne koşuşturmasında...
Yaklaşık 8 yıldır vakıfta görev yapmış birisi olarak çürümeye başlayan yapılanmaları ve teşkilatları gördükçe kendimi sorgular oldum.
Takım elbiseyi giyip protokole kurulmakla dava ehli olduğunu zannedenler, uğruna gece gündüz emek verdiğimiz gençler için mi çabalıyor yoksa protokolün elini sıkabilmek için mi sıraya giriyor?
Sosyal medyada boy boy protokol resimleri doldurup dava şiarından çıkıp sosyal medya duvarı donatma yarışına girenleri gördükçe uzaklara dalıp gidiyorum.
Daha düne kadar cefaların çekildiği koşturmaca peşinde olmayanlar bugün ise omuzlarında davayı taşıyanları tanımayıp bu davanın markası benim deme derdine girmiş.
Üzülüyorum, öfkeleniyorum, en çok da dertleniyorum...
Bizler dava peşinde koşmak için adım attığımızda büyüklerimizin samimiyeti ve gayreti bizleri bu davaya çekmişti. Uğruna savaşmaya değer dava olduğuna o ablalarımızın, abilerimizin temiz niyetlerini görüp inanmıştık.
Eyvah! Diyorum, gelecek nesile kimleri örnek bırakıyoruz. Kimlerin önlerini açıp geri çekiliyoruz. Bu vebal, bu korku beni kahrediyor.
Ocağın altı kaynıyor diye süte eklenenler mayayı bozuyor ötekileştiriyor. Sönmeli belki de artık ocağın altı, ağır ağır kaynamalı; az ve özle yola devam edilmeli.
Dava hakikat ama yolunda gittiğini iddia edenler şüpheli...
Allah yolunu şaşıranlardan etmesin, haftamız bereketli geçsin.