İngilizcede çok güzel bir ifade vardır “spring up like mushrooms” mantar gibi türemek anlamına gelir. Bu ifadeyi neden dile getirdim biliyor musunuz? Türediler, gitgide, artan sayıda, karanlıkta çoğalıp, yayılırcasına. Kimler? Yobazlar…
Biraz yobazlık kavramına ve yobazlığın yanına ızgara maşası ile iliştirdiğim bağnazlığı dile getirmek istiyorum. Geçenlerde ismini vermek istemediğim bir kaç sağlık kurumu ve bazı özel hastanelerin başörtülü personel istemediklerine dair bilgi geçti elime. Şaşırdım mı hayır? Çünkü onlar her yerdeler ve bitmediler. Yobazlar kendilerine ait kurgusal bir dünyada yaşarlar ve kendilerine ait ütopyalarıyla yapboz bir hayat inşa etmeye çalışırlar. Bu dünyada emperyalist, dinsiz, imansız ve kudurganlık modeli savunulur. Çağın dışındandır yobazlar, gelişime karşıdır, geçmişe takılı kalır, hoşgörüsüz ve katıdır. Diyalog kuramazsınız onlarla, bağnazla akrabalığı kuvvetlidir. Dediği dedik çaldığı düdük, Twitter’da Instagram’da sözde unvan almış çakma münevverdir onlar.
Bir yobaza neyi savunduğunu, başörtüsü üzerinden neyin kinini güttüğünü sorun size cevap veremeyecektir? Ruhunda zamanla açılan öfkeyle karışmış haset gedikleri onu bir inanca, Hak ve hakikatin yoluna sadıkların inancına düşman eder. Bu öfke ne yazık ki bir varoluş eksikliğidir. Kalbinde oluşan inanç yoksunluğunu dindarları suçlayarak doldurmaya çalışır. Ancak bu, bugünün gerçek dünyasına oldukça aykırı sefil bir tutumdur.
Peki yobazla mücadele ederken nasıl silahlanmalı?
Dinle Kardeşim! Bağnaz ve akrabası yobazla mücadele ederken ilk hedefimiz İslam’ın tohumlarını çocuklarımıza ve gençlerimize saçmak ve filizlenmesini beklemek. İkincisi bizi damgalamaya çalıştıkları her konuda hâlimiz ve kâlimizle inancımızdan katiyen taviz vermemek olmalıdır.
Yüce Allah Fetih Sûresi’nin son âyet-i kerîmesinde,
“…Onlar küffâra karşı (asla taviz vermezler, onlara temâyül etmezler, onlara karşı) şiddetlidirler…” (el-Fetih, 29) buyurur. Çünkü iman, lâyıkına muhabbet, müstehakkına hak ettiğini vermektir.